15 Mart 2010 Pazartesi

ALTINÇAĞDA BİLİM VE TEKNOLOJİ

ALTINÇAĞDA BİLİM VE TEKNOLOJİ

TEKNOLOJİDE BÜYÜK İLERLEMELER GÖRÜLECEK

İçinde yaşadığımız yüzyıl, özellikle de son çeyreği, teknolojinin gelişimi açısından dünya tarihinde görülmemiş bir hıza sahne olmuştur. Bundan 100 sene önce ismi bile bilinmeyen pek çok teknolojik araç hayatımızın vazgeçilmez parçaları haline gelmiştir. Hatta bundan 10 sene önceki teknoloji ile günümüzdeki teknoloji arasındaki fark hayal edilemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Şu anki gelişmeler bize Altınçağ'da yaşanacak olan ilerlemeler hakkında da çok önemli işaretler vermektedir.


AHİR ZAMANDA TEKNOLOJİDE YAŞANACAK HIZ

20. yüzyılın son yirmi yılı teknolojinin gelişimi açısından Dünya tarihinde görülmemiş bir hıza sahne olmuştur. Yıllar önce varlığından bile haberdar olunmayan pek çok teknolojik alet, insan hayatının "olmazsa olmaz" parçaları haline gelmiştir. Örneğin 1980 tarihli dergilerde uzay teknolojisi olarak nitelendirilen cep telefonları günümüzün en yaygın iletişim aracı halini almıştır. Bilim ve teknoloji alanında yaşanan bu hızlı gelişme, Kuran ahlakının hakim olacağı Altınçağ'da yaşanacak olan büyük ilerlemeler hakkında da bizlere bir fikir vermektedir.


Tarihte ilk ses kaydı 1877 yılında Thomas Edison tarafından yapılmıştır. Son 20 yılda yaşanan gelişmeler ise gerek ses kalitesinde gerekse şiddet ve kayıt sisteminde mükemmeli yakalamayı hedelemektedir.


20. yüzyıldaki en büyük gelişme hiç kuşkusuz bilgisayar teknolojisinde yaşanmıştır. İlk bulunduğu dönemde çok hantal bir görünüme sahip olan bilgisayarlar, özellikle de son 20 yılda internet teknolojisinin de katkısıyla çok hızlı bir gelişme göstermiştir. Tıptan eğitime, bilimden günlük hayata kadar insan hayatında çok önemli bir yer edinen bilgisayarlar, beraberinde çok büyük kolaylıklar ve yenilikler de getirmiştir.


1960'lara kadar sadece siyah-beyaz görüntülü olan televizyonlardan özellikle de son 20 yıl içinde çok büyük bir gelişme gösterilmiştir. Görüntü ve ses kalitesi artmış, üç boyutlu televizyonların kullanımageçmesi için çalışmalar hızlanmıştır.


Graham Bell'in ilk telefonu bulmasının ardından iletişim konusunda çok hızlı gelişmeler yaşanmıştır. Özellikle de cep telefonunun bulunmasından sonraki 20 yıl içinde iletişim çok büyük bir hız kazanmıştır. Cep telefonundan görüntülü telefonlara geçiş sadece birkaç on yıl içinde gerçekleşmiştir.

Altınçağ'da teknolojide yaşanacak olan ilerlemeler, insanların hayatlarında çok büyük bir konfor ve kolaylık sağlayacaktır. Eskiden sadece hayal edilebilen pek çok yenilik, teknolojinin gelişmesi sayesinde hayatın her anına yayılacaktır. İnsanlar evlerinde, işlerinde, okullarında bu gelişmeler sayesinde çok büyük kolaylıklar yaşayacak, rahat, eğlenceli ve zevkli ortamlara kavuşacaklardır. Ev hayatında bilgisayarların kullanılması insanlara hız kazandıracaktır. Örneğin her türlü alışveriş, ağır işler, güvenlik, ısıtma, havalandırma, elektrik, acil durum sistemleri bilgisayarlar aracılığıyla kontrol edilecek, robotlar çoğu işte insan gücünün yerini alacaktır. İnsanlar evlerinde otururken ya da televizyon izlerken tüm işlerini robotlar sayesinde, otomatik işlemlerle halledebileceklerdir. Evlerin temizlenmesi, bozuk olan her türlü aletin onarılması, hareketli mikroçipler sayesinde evdeki toz ve akarların tamamen ortadan kaldırılması, bilim adamlarının gelecekte robotlarla halletmeyi planladığı konuların başında gelmektedir. Altınçağ'da tüm bu planlar gerçekleşecek, insanların vaktini alan her türlü iş teknolojik aletler tarafından halledilecektir.

Teknoloji dünyanın tüm güzelliklerini insanların önüne serecek, üç boyutlu ortamlarda, sanal televizyonlarla pekçok yeri gezmelerini, eğlencelere katılabilmelerini, zeka geliştirecek oyunlarla oynayabilmelerini mümkün kılacaktır. İnsanlar sanal ortamlarda pek çok tecrübeyi önceden edinebilecek, kendilerini geliştirebilecek ve eksikliklerini giderebileceklerdir.

Eğitim sistemi bilgisayar ve internet teknolojisinin gelişmesi ve daha geniş bir alana yayılmasıyla çok köklü bir değişim gösterecektir. Çocukların ev ortamından tüm eğitimlerini takip etmeleri sağlanacaktır. Bunun yanında okuma ve ezber ağırlıklı eğitim yerine, çocukların sanal ortamda deneyim kazanarak, bizzat uygulayarak ya da internet televizyonları aracılığıyla görsel olarak öğrenebilecekleri bir sistem hayata geçirilecektir. Günümüzde sadece çok kısıtlı alanlarda uygulanan sanal ortamda eğitim, insanlara çok büyük bir kolaylık sağlamakta, tecrübe kazanılmasına imkan tanımaktadır. Örneğin, pilot eğitimi sırasında kullanılan sanal uçaklarda pilotlar her türlü kazaya, hava şartına, teknik hatalara karşı tecrübe kazanmaktadır. Altınçağ'da bu şekilde bir eğitim tüm iş dallarında ve eğitimde hayata geçecek, bu şekilde pekçok hatanın, eksikliğin önüne geçilebilecektir.

Altınçağ'da eğitim alanında yaşanacak olan bu köklü değişimin en önemli özelliği ise bu tip gelişmelerden tüm dünya halklarının adil bir şekilde faydalanmasını sağlamak olacaktır. Her dönemde olduğu gibi Altınçağ'da da, Kuran ahlakına uyan insanlar layık oldukları tüm güzelliklere, konfora ve kolaylıklara kavuşacak, bolluk ve bereket içinde yaşayacaklardır.

ULAŞIMDA YAŞANACAK GELİŞMELER



Altınçağ'da teknolojik alanda yaşanan gelişmeler yeni enerji kaynaklarının kullanımına imkan sağlayacaktır. Böylece ulaşım araçlarında kullanılan ve hava kirliliğine neden olan fosil yakıtların yerini, kalıntı bırakmayan güneş ya da rüzgar enerjisi gibi yakıtlar ya da elektrik alacaktır. Bu şekilde araçların insanlara verdikleri tüm rahatsızlıklar da ortadan kaldırılacaktır.

Altınçağ'da ulaşım teknolojisinde yaşanan gelişmeler insanların rahatını, güvenliğini ve konforunu sağlayacak, zaman kaybını en aza indirecektir. Yeni yapılan yollar ve araçlarla kaza riski en aza indirilecek, bunun için gereken her türlü önlem alınacaktır.

Ulaşımın büyük bir bölümü yeraltından olacak, bu şekilde görüntüyü bozan her türlü ayrıntı ortadan kaldırılmış olacaktır. Bunun sonucunda trafik sorunu da ortadan kalkacak, çok daha güzel ve estetik bir ortam oluşacaktır. Ulaşım araçlarında kullanılan ve hava kirliliğine neden olan yakıtların yerini kalıntı bırakmayan güneş ya da rüzgar enerjisi gibi yakıtlar ya da elektrik alacak. Böylece bu şekilde oluşan rahatsızlıklar engellenecektir.

Ses hızını aşan uçaklarda, trenlerde ve diğer çok gelişmiş ulaşım araçlarında insanların ihtiyaç duyabileceği her türlü konfor bulunacaktır. Altınçağ'daki tüm bu teknolojik gelişmeler maddi imkanı olan belli bir kesimin kullanabildiği araçlar olmaktan çıkıp, tüm insanların kullanımına sokulacaktır. İslam ahlakının yaşandığı bu dönemde herkese aynı güzellikler, aynı imkanlar eşit olarak dağıtılacak, insanlar arasındaki ayrımlar kesin olarak ortadan kalkacaktır.



Ulaşımın büyük bir bölümü yeraltından olacak, bu şekilde görüntüyü bozan her türlü ayrıntı ortadan kaldırılmış olacaktır. Bunun sonucunda trafik sorunu da ortadan kalkacak, çok daha güzel ve estetik bir ortam oluşacaktır.


Buharlı trenlerden ses hızındaki trenlere geçiş çok hızlı olmuştur. Fakat Altınçağ'da ulaşım alanındaki hedeflerin başında hızın yanında insanların güvenliği, rahatı ve konforu olacaktır


İLETİŞİM ALANINDA YAŞANACAK OLAN GELİŞMELER

Altınçağ'da yaşanacak olan gelişmelerden biri de iletişim alanında olacaktır. O dönemde dünyanın dört bir yanındaki insanlarla çok hızlı ve çok çabuk haberleşme sağlanabilecek, bilgi alışverişinde bulunulacaktır. Özellikle de uyduların haberleşme alanında sağladığı kolaylıkların tüm insanların kullanımına sunulmasıyla haberleşmede çok büyük bir hız kazanılacaktır. Sesle haberleşmenin yerini telefon edenlerin hem sesini hem de üç boyutlu görüntüsünü yansıtan holografik telefonlar alacaktır.

BİLGİSAYAR VE İNTERNET TEKNOLOJİSİ İNSANLIĞIN HİZMETİNDE

Ahir zamanda hayatın bu kadar büyük bir bolluk ve bereket içinde olmasında hiç şüphesiz bilgisayar teknolojisi çok önemli bir yer tutacaktır. Artık insan hayatının her aşamasında çok büyük kolaylıklar sağlayan bilgisayar, günlük hayatta, iş hayatında, şehir planlamasında, tıpta, iletişimde, sanatta çok büyük bir hız kazandırmaktadır. Altınçağ'da ise bu gelişmeler daha da büyük bir hız kazanacak ve her türlü gelişme insanlığın hizmetine sunulacaktır.

Bu arada 20. yy'da yaşanan en önemli gelişmeler arasında sayılan "İnternet ağı"da insanlık tarihinde bir çığır açmıştır. Dünyanın dört bir yanındaki insanların saniyeler içinde birbirlerine ulaşabilmeleri, bilgilerini paylaşabilmeleri, konuşabilmeleri, tartışabilmeleri, kısacası her şekilde haberleşebilmeleri uluslararası internet ağı sayesinde mümkün hale gelmiştir. Artık birşey öğrenmek, bir kütüphanede araştırma yapmak, uluslararası bir teşkilatın raporlarını incelemek, dünyada gelişen olaylara, teknolojik gelişmelere ve bu konuda yapılan yorumlara ulaşmak insanların yalnızca birkaç dakikasını almaktadır. Böylece tüm insanların uzun yıllar araştırmalar yapıp, inceledikleri bilgiler, hiç emek harcamadan insanların kullanımına açılmıştır.


Internet sayesinde Dünya üzerindeki tüm gelişmeler herhangi bir fark gözetilmeden, tüm halklara bilgi olarak anında ulaştırılabilmektedir. Bu şekilde insanlar arasında bilgi paylaşımını engelleyen tüm problemler tamamen ortadan kalkmıştır. Bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle giderek daha da hız kazanan internet, Altınçağ'da çok daha gelişmiş haliyle insanların hizmetinde olacaktır.

Altınçağ'da fiber optik kablolardan yapılan iletişim sayesinde kısa-uzak mesafesi tamamen ortadan kalkacaktır. Bu kabloların tüm dünya üzerinde geniş bir ağ oluşturması sayesinde bilgi alışverişi ve haberleşme çok büyük bir hız kazanacak, milyonlarca kitabın içerdiği bilgiyi bir saniyeden az zamanda kıtalar arası taşıma imkanı doğacaktır.

İnternet sayesinde dünyada var olan bilgi birikiminin insanlar arasında paylaşılmasını engelleyen tüm problemler tamamen ortadan kalkmıştır. Dünya üzerindeki tüm gelişmeler herhangi bir fark gözetilmeden, tüm halklara bilgi olarak anında ulaştırılabilmektedir. Giderek daha da gelişen internet teknolojisi kuşkusuz ilerleyen dönemlerde çok daha gelişmiş haliyle kullanımda olacaktır.

Burada çok önemli bir noktaya dikkat çekmek yerinde olacaktır. Dünya tarihi incelendiğinde, insanlığın hiçbir dönemde böylesine büyük gelişmeler yaşamadığı görülmektedir. Özellikle teknoloji alanında 20. yüzyıl boyunca yaşanan gelişmeler geçmiş dönemlerde yaşanmamıştır. Bundan yalnızca 100 yıl önce bir insana dünyanın bugünkü durumu gösterilmiş olsa kuşkusuz çok büyük bir şaşkınlık yaşardı. Hatta 100 yıl önce değil, bundan 15-20 yıl önce bir insana internet teknolojisinden bahsedilse, bunu son derece uzak, belki 100 yıl sonra ancak ulaşılabilecek bir gelişme olarak değerlendirirdi. İşte tüm bu gelişmeler, insanların çok önemli dönemlere yaklaşmakta olduğunun işaretleridir. Görülen odur ki, yaklaşmakta olan Altınçağ her türlü teknolojinin en üst seviyede yaşandığı, insanların önüne binlerce nimetin sunulduğu, son derece ihtişamlı bir dönem olacaktır.


ENERJİDE TEKNOLOJİK DEVRİM

Sanayi devrimiyle birlikte başlayan enerji çağı, 20. yüzyılda yaşanan teknolojik gelişmelerle çok büyük bir önem kazanmıştır. Eldeki verilere göre önümüzdeki 50 yıl içinde dünya nüfusu ikiye katlanacak ve bu nüfusun enerji kullanımı şu andakinden üç kat fazla olacaktır. Bunun yanında en iyimser tahminlere göre dünya üzerindeki petrol rezervlerine 40 yıl ömür biçilmektedir. Doğal gaz ise daha kısa bir sürede tükenecektir. İşte bu hesaplamalar bilim adamlarını hem daha ucuz, hem daha rahat bulunan enerji kaynakları arayışına itmiştir. Petrolün yerini alacak olan bu enerji kaynakları için birkaç ana başlık üzerinde durulmaktadır: Güneş, rüzgar ve su.

Güneş, rüzgar ve su gibi çevreye zarar vermeyen kaynaklardan enerji elde edilmesi önümüzdeki yüzyılların en önemli gelişmeleri olarak düşünülmektedir. Örneğin rüzgar enerjisinin kullanılması özellikle sahil kentlerinin ekonomisinde çok büyük bir atılıma neden olacaktır. Kendi kaynaklarından üretim yaptıkları için dışa bağımlılıkları azalacak ve halkın refahı için çok önemli gelişmeler sağlanabilecektir. Özellikle de rüzgarın tükenmeyen ve elde etmek için çaba gerektirmeyen bir enerji olması bilim adamlarını bu konuda çalışma yapmaya teşvik etmektedir.



Yeryüzüne 20 gün içinde düşen güneş ışığının, dünyanın toplam enerji rezervlerinin içerdiği tüm enerjiye denk olduğu düşünülürse, bu enerjinin hayatın her alanında kullanıma geçmesinin en kadar önemli oldul daha iyi anlaşılacaktır.



Güneş ve rüzgar enerjisinin yaygın olarak kullanıma geçirilmesiyle Altınçağ'daki enerji sorunu tamamen ortadan kalkacaktır. Evlerde, ulaşımda, ısıtmada, elektriğe dayalı her türlü ihtaçla bu enerjilerden faydalanılacaktır.

Araştırmaların ikinci bir kolunu da Güneş'ten elde edilecek olan enerji oluşturmaktadır . Yeryüzüne bir yılda düşen güneş ışığı enerjisi ise, hali hazırda kullandığımız toplam enerjinin 15 000 katı kadardır. Yirmi günlük gün ışığı, dünyanın toplam rezervlerinin içerdiği tüm enerjiye denktir. Dolayısıyla bu kaynakların yaygın olarak kullanıma geçirilmesiyle Altınçağ'da herhangi bir enerji ihtiyacı olmayacak, sanayi ve teknolojide Güneş, su ve rüzgardan çok büyük bir rahatlıkla faydalanılacaktır.

BİLİMDE YAŞANACAK GELİŞMELER

İnsanın çevresini saran harikuladelikleri fark edebilmesi, güzellikleri anlayabilmesi için düşünmesi ve incelemesi gerekir. Kuran'da insanlar her zaman çevrelerindeki yaratılış delillerini görebilmek için düşünmeye davet edilmişlerdir. İnsan ancak bu şekilde Allah'ın canlılar üzerinde tecelli ettirdiği üstün aklı ve ilmi takdir edebilir. Yeryüzünün, gökyüzünün, hayvanların, bitkilerin ve insanların yaratılışında üzerinde düşünülmesi gereken incelikler saklıdır. Allah'ın insanları bu incelikler üzerinde düşünmeye daveti ayetlerde şu şekilde anlatılır:

O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? (Mülk Suresi, 3)

İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı? (Tarık Suresi, 5)

Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi? (Gaşiye Suresi, 17-20)

Allah'ın bu emirlerinin yerine getirilmesi ile kuşkusuz bilim alanında geniş ufuklar açılmış olur. İnsanların düşünme, araştırma, inceleme konusundaki istekleri artar. İşte Kuran ahlakının yaşandığı bir ortamda meydana gelecek bu gelişmeler Altınçağ'da da en güzel şekliyle yaşanacaktır. Altınçağ, bilimsel alanda da dünya üzerinde bugüne kadar görülmemiş gelişmelere sahne olacaktır.

Altınçağ'da bilimin bu denli ilerlemesine ve olumlu sonuçlar vermesine neden olacak en büyük etken ise, o devirde bilim dünyasının bir takım dogmalardan ve yanlış hedeflerden kurtulacak olmasıdır. Son birkaç yüzyıl içinde, materyalist felsefe ya da Darwinizm gibi batıl inanışlar bilimin ilerlemesini olumsuz yönde etkilemiştir. Çok sayıda bilim adamı tümüyle yanlış olan bu gibi varsayımları ispatlamaya çabalamış, birer hiç uğruna büyük bir emek ve zaman harcamıştır. Altınçağ'da tüm evrenin ve canlıların Allah tarafından yaratıldığı gerçeği tüm bilim dünyası tarafından kabul edilecek ve böylece bilim doğru bir temel üzerine oturtulacaktır. Darwin'in hayallerini desteklemek ya da kimyasal silahlar, nükleer bombalar üretmek için kullanılmış olan bilimsel imkanlar, Allah'ın rızasına uygun bir biçimde insanlık yararına kullanılacaktır. Bu bilince ulaşan bilim adamları ise, insanlığa hizmet etmenin Allah'ın hoşnut olacağı bir tavır olduğunu bildikleri için, çok daha verimli bir biçimde çalışacaklardır.


Kuran ahlakının yaşandığı bir ortamdan insan hayatına çok büyük bir önem verilir. Bu nedenle de iman eden insanların bulunmdagu bir toplumda sağlık konularnda çık ciddi bir titizlik dikkat çeker. Ameliyatlarda, tedavi yöntemlerinde çok üstün bir teknoloji uygulanır. Uzman kişilerin yönetiminde, çok iyi koyullarda yapılan tıbbi çalışmalarda tek bir insanın hayatının kurtarılması için eldeki tüm imkanlar seferber edilir.


Robot teknolojisinin tıp alanında kullanıma girmesiyle ameliyatlarda hata payı en aza indirilecek ve çok hassas operasyonlar büyük bir kolaylıkla gerçekleştirilecektir.

Son yıllarda genetik konusu üzerinde çalışan bilimsel çevreler arasında en çok konuşulan konuların başında "İnsan Genomu Projesi" gelmektedir. Özellikle Amerika'da büyük bir hızla sürdürülen ve çok büyük maliyetlerle yürütülen proje sonuçlandığı takdirde insan sağlığına ve geleceğine yönelik çok büyük bir hizmet verecek. Projenin en önemli amaclarından biri insanın genetik yapısının çözülmesi ve bu sayede birçok hastalığın genetik temelinin ortaya çıkarılarak, önceden önlem alınabilmesidir. Hedeflerden biri de DNA molekülünün içinde şifrelenen bilgilerden her kişiye özel bir gen kartı oluşturmaktadır.


Bilim adamlarının üzerinde çalıştığı konulardan biri de kimlik tespitinde kullanılmak için DNA testi yapabilen küçük çiplerdir. Kişilerden alınacak olan bir saç teli ya da deri örneği bu küçük çipte test edilecek, eldeki veri bilgisayarlardaki bilgi bankasından taranacak ve böylece aranan kişi kolaylıkla bulunacaktır.


GENETİK BİLİMİNDE YAŞANACAK OLAN GELİŞMELER

Ahir zamanda teknolojik alanda yaşanan her gelişme tıp alanında da çok büyük ilerlemelere yol açacaktır. 20. yüzyılın ortalarında DNA'nın keşfedilmesi, tıp ve biyoloji alanında çok büyük bir çığır açmıştır. Aynı şekilde Altınçağ'da yaşanan her türlü bilimsel ve teknolojik gelişme de tıbbi çalışmaları hızlandıracak, hata payını çok düşürecek, hastalıklara teşhis konmasını kolaylaştıracak ve tedavi imkanlarını artıracaktır.

Tıpta yaşanacak olan ilerlemenin temelinde ise genetik bilimi yatacaktır. 21. yüzyılın bilimi olarak anılan genetik, insanın DNA şifresi üzerinde yapılan çalışmalarla, birçok hastalığın genetik temelinin ortaya çıkarılmasını hedeflemektedir. Bu konuda başlatılan İnsan Genomu Projesi, on sekizden fazla ülkenin ve binlerce bilim adamının katılımı ile 15 yıllık bir zaman diliminde DNA'nın sırlarını çözmeyi planlamaktadır. İnsan genomunun ayrıntılarıyla tespit edilip, bu geniş bilgi bankasının tüm bilim adamlarının kullanımına açılmasıyla insan sağlığı konusunda çok yeni bir dönem başlamış olacaktır. Bu projelerin öncelikli hedefleri DNA üzerinde yapılabilecek değişikliklerle insanı hastalığa yakalanmaktan korumak, vücudun ilaçlara nasıl tepki vereceğini önceden belirlemek, her insanın zayıf noktalarını belirleyip tedbir almasını sağlamaktır. Bu projeyle birlikte "kişiye özel" ilaç yapımı ve her bir kişinin tüm genetik özelliklerinin bulunduğu bir bilgi bankası, genetik kart konusu da gündeme gelmiştir. Bu şekilde birbirlerinden küçük de olsa farklılıklar gösteren hastalıklar arasında ayrım yapılabilecek ve kişiye özel tedavi imkanları ortaya çıkacaktır.

İşte tüm bu gelişmeler sonucunda Altınçağ'da insanlar doktor ya da ilaç bulamadıkları ya da geç veya yanlış tedavi yapıldığı için çaresizlik yaşamayacak, her ihtiyacı olana o an yardım edilecektir. Çünkü Kuran ahlakına uygun olan davranış zorluk içinde olanlara, hastalara yardım etmek, "can kurtarmak"tır. Kuran ahlakının eksiksiz olarak uygulandığı bir dönem olarak Altınçağ'da da, insan hayatına ve sağlığına büyük önem verilecektir.

TIPTA YAŞANACAK GELİŞMELER

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Kuran ahlakının yaşandığı bir ortamda insan hayatına çok büyük bir önem verilir. Bu nedenle de iman eden insanların bulunduğu bir toplumda sağlık konularında çok ciddi bir titizlik dikkat çeker. Herhangi bir insan ayrımı yapılmadan, fakir zengin, yaşlı genç demeden, herkesin sağlık sorunlarına çok büyük bir ihtimam gösterilir. Tek bir kişinin hayatı için gerekirse mevcut olan tüm imkanlar denenir, her türlü ihtimal değerlendirilir. Bir kişinin sağlığına kavuşabilmesi için her türlü harcama yapılır, örneği görülmemiş bir fedakarlık sergilenir. Çünkü Allah'ın Kuran'da tarif ettiği ahlakta bir insanı "diriltmenin" yani onun sağlıklı olması için çaba harcamanın karşılığı çok büyüktür. Bir ayette bu konuya şöyle dikkat çekilir:

…Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur… (Maide Suresi, 32)

Allah'ın bu ayetindeki emrine uyan Müslümanlar tıp konusunda çok ciddi çalışmalar yapacaklardır. Dolayısıyla Altınçağ'da, tıp alanında da bugüne kadar yaşanmamış bir gelişme görülecektir.

ŞEHİR PLANLAMASINDA YAŞANACAK OLAN GELİŞMELER

21.yy'da bilim adamları elde olan teknolojinin daha hızlı, daha geniş bir alanda ve daha pratik olarak kullanılabildiği imkanlar oluşturmak ve bunları tüm insanlığın hizmetine sunmak konusunda çalışmalar yapacaklardır.

Şu an üzerinde durulan konuların başında ise bilgisayar teknolojisinin insan hayatını kolaylaştırması, düzenlemesi ve işgücünü en aza indirmesi gelmektedir. Yıllar önce bilim kurgu filmlerinde izlenen ve sadece bu filmlerle kısıtlı kalacağı düşünülen pek çok teknolojik imkan, hayatı kolaylaştıran araçlar, konfor sağlamaya yönelik gelişmeler hayatımıza girmeye başlamıştır. Şu anda ileriye yönelik olarak hedeflenen konulardan biri ise büyük kentlerin bilgisayarlarla idare edilmesidir. Bu şekilde her türlü altyapı sistemi, acil yardım çalışmaları, trafik ve şehir planlaması, güvenlik, sağlık hizmetleri çok hızlanacaktır. Bir şehirde yaşayan insanlar hakkındaki her türlü bilgi de bilgisayarlarda kayıtlı bulunacağı için her türlü işlem çok büyük bir hızla sonuçlandırılacak, zaman kaybı en aza indirilecektir.


Şehirlerdeki güvenlik açısından da böyle bir sistem son derece faydalı olacaktır. Örneğin inşa edilen binalar gelişmiş teknoloji sayesinde çok şiddetli afetlere dayanıklı hale getirilebilecektir. Günümüzde bir şehir tek bir depremle, bir selle harap hale gelirken, Altınçağ'da binaların inşasında hem kullanılan malzeme açısından hem de imar yönünden çok gelişmiş teknikler kullanılacak, şehir ve binaların altyapısı her türlü zor koşula dayanabilecek hale getirilecektir. Bu şekilde insanların güvenliği teknolojinin tüm imkanları kullanılarak köklü bir şekilde sağlanacak, acil durumlar için gereken her önlem alınacaktır.

Enerji kaynaklarında yaşanacak olan değişiklikler sayesinde her şehir kendi enerjisini sağlayacak hale gelecektir. Sözkonusu enerji çeşitlerinin başında ise güneş ve rüzgar enerjisi gelmektedir. Şehirlerdeki güneş reaktörleri sayesinde ihtiyaç duyulan elektrik temini, su arıtma tesisleri, ısıtma gibi konular kolaylıkla halledilecek, şehirler ve ülkeler arasındaki enerji alışverişi azaltılacaktır. Sahil kentleri aynı enerjiyi su ya da rüzgardan sağlayabilecek, bu şekilde çok büyük bir enerji kazancı sağlanacak, fosil yakıtlardan arta kalan atıklar ortadan kalktığı için çevre kirliliği önlenmiş olacaktır. Her türlü besin ihtiyacı şehir içinde topraksız tarım yapılan bölgelerden sağlanacak, yüksek iletişim gücü sayesinde bilim ve teknoloji alanında yaşanan her gelişme anı anına bu şehirlerde de uygulamaya geçecektir.

Bunun yanı sıra, insanların yaşadığı alanlarda da estetik açıdan çok büyük gelişmeler görülecektir. Şehirlerdeki temizlik ve düzen bilgisayar sistemiyle kontrol edilecek, heryer yeşillendirilecek ve bu sistemi kimse bozmayacaktır. Günümüzde şehirlerde var olan karmaşa, kirlilik ve düzensizliğin nedeni Kuran ahlakının yaşanmamasıdır. Kuran ahlakı yaşandığında herkes çevresini daha fazla güzelleştirmeye, cennet ortamına benzetmeye çalışır. Sürekli yenilikler, güzellikler düşünür. Sahip olduğu büyük rahatlığı, konforu ve güzelliği için bunu kendisine bir lütuf olarak veren Rabbine şükreder. Ve Allah'ın şükreden kullarına vaat ettiği güzelliklere daha fazlasıyla sahip olur:

Rabbiniz şöyle buyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size arttırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, benim azabım pek şiddetlidir. (İbrahim Suresi, 7)

Bir başka ayette ise, Allah'ın, çok güzel bir şehirde yaşamakta olan İrem halkına verdiği öğüt şöyle bildirilmektedir:

Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabbiniz var. (Sebe Suresi, 15)






NANOTEKNOLOJİDEN AHİR ZAMANA İŞARETLER

NANOTEKNOLOJİDEN AHİR ZAMANA İŞARETLER



Ahir zaman, "son dönem" anlamına gelir ve İslam'a göre kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak bir dönemi ifade eder. Kuran'daki işaretler ve Peygamberimiz (sav)'in hadislerindeki detaylı açıklamalar biraraya getirildiğinde ortaya önemli bir sonuç çıkmaktadır. Ayet ve hadisler ahir zamanın iki safhalı olduğunu göstermektedir. Birinci devre dünyanın maddi ve manevi sorunlarla dolu olduğu bir dönem; bunun ardından gelecek ikinci devre ise "Altınçağ" olarak adlandırılan, Kuran ahlakının ve her alanda üstün bir refahın yaşanacağı bir çağdır.

Dünyanın, Altınçağ'ın sona ermesiyle birlikte çok hızlı bir sosyal çöküş içine girmesiyle de kıyamet saatinin gelişi beklenmektedir. Altınçağ, ürünlerde ve mallarda çok büyük bolluk ve bereketin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde ihtiyacı olana istediğinden kat kat daha fazlası verilecek, en ufak bir sıkıntı, yokluk, açlık yaşanmayacaktır. Yeryüzündeki tüm zenginlikler ortaya çıkacak, topraktan her zamankinden çok daha fazla ürün elde edilecektir. Hayatın her anında yaşanan bolluk ve bereket, İslam ahlakını yaşayan müminlere Allah'ın verdiği bir güzellik olacaktır.

Konuyla ilgili Peygamber Efendimiz (sav)'in bazı hadisleri şöyledir:

"…Muhakkak ki o zamanda mal çoğalıp su gibi akacak da, onu hiçbir kimse (tenezzül edip) kabul etmeyecektir."

"Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne dek onun mislini kesinlikle bulmamıştır. Yer yemişini (gıda ürünlerini) verecek ve insanlardan hiçbir şey saklamayacak (vermemezlik etmeyecek)tır. Mal da o gün çok birikmiş olacaktır." (Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508/ İbni Mace-Tabarani'nin Kebiri)/

Nanoteknolojide beklenen gelişmeler maddi bolluğun yaşanacağı müjdelenen bu döneme işaret ediyor olabilir. (Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.)
http://www.gelecegindunyasi.com






NANOTEKNOLOJİ VE MİKRODÜNYADAKİ YARATILIŞ

NANOTEKNOLOJİ VE MİKRODÜNYADAKİ YARATILIŞ

Teknoloji ilerledikçe kullandığımız araçların boyutları giderek küçülüyor. İlk bilgisayar bir oda kadar büyüktü. Önce bir çalışma masasının, sonra da dizlerin üstüne konabilecek kadar küçüldü. Şimdi ise cebimizde taşınabilecek büyüklükte olanları bile var. Peki acaba teknolojik ürünlerdeki küçülme süreci ne kadar devam edebilir? Mesela bir tuz tanesinden bile daha küçük motor, ya da toz zerresi kadar bir bilgisayar devresi yapmak mümkün müdür?



Şu anki en hızlı bilgisayardan kat kat daha iyi bir bilgisayarın bir yüzüğün içine sığdırıldığını ve şarj etmeden günlerce kullanabildiğinizi bir düşünün. Şimdilik bu bilgisayarı sadece hayal edebiliriz. Çünkü böyle bir bilgisayarı oluşturacak bileşenleri henüz yapamıyoruz, bilim adamlarının önünde teknik olarak aşılması gereken bir yığın sorun var. Peki ya atom boyutunda makineler yapmaya çalışsaydık?

Herkes atomların gözle görülemeyecek kadar küçük olduğunu bilir. Ama ne kadar küçük? Bunu zihnimizde canlandırabilmek için şöyle bir örnek verebiliriz. Avucunuzun içine 12 gram kömür tozu aldığınızı ve tam 3 milyar insanı da bu tozun içinde atomları saymakla görevlendirmiş olun. Her insan günde sekiz saat çalışsın ve saniyede bir atom saysın. 3 milyar insanın katıldığı bu sayma işlemi tam "20 milyon yıl" sürerdi.

Şu anda yeryüzünde atom boyutunda motorlar, yataklar, pompalar, otomatik kapılar, bilgisayarlar mevcut. Üstelik hepsi de milyonlarca yıldır aksamadan işliyor. Bu olağanüstü makineler canlıları oluşturan hücrelerin içinde görev yapıyorlar. Bu makinelerle ilgili olarak bilimsel bir kaynakta şu ifadeler yer almaktadır:

"... Belli bir plana göre atom üstüne atom koyarak proteinleri ve diğer molekülleri oluşturuyorlar. Döner mil yatakları çok çeşitlidir: birçok ilkel bakteride DNA'yı çevreleyen ve onun üstünde kayan kıskaçlar bulunur. Kendi hücrelerimizde bulunan motorlar, hareket ettirmek için değil, enerji yaratmak için çalışırlar. Hücrelerimizde her molekül çeşidi için özel pompalar var. Bunlar hücreye girmesi gereken iyon, aminoasit, şeker, vitamin vesaireyi seçerek hücre içine yığıyorlar. Hücrelerde ayrıca moleküler bilgisayarlar da var; bunlarsa çevrelerindeki moleküllerin yoğunluğunu okuyup buna göre biçim değiştirerek yapılması gereken görevi hesaplıyorlar." (Goorsell, D. S., "Biomolecules and Nanotechnology", American Scientist, Mayıs-Haziran 2000.)

Bu makinelerin boyutları metrenin milyarda biri ya da başka bir deyişle milimetrenin milyonda biri kadardır. Kusursuz işleyişleri bilim adamlarını hem hayrete sürüklemekte hem de benzeri sistemler yapma konusunda ilham vermektedir.

Teknolojinin, büyüklüğü metrenin 100 milyon ile 1 milyarda biri arasında değişen malzemelerin üretimi, montajı ve kullanımı ile ilgilenen koluna Nanoteknoloji adı verilmektedir. Yüzüğün içine sığdırmayı hayal ettiğimiz bilgisayar bir yana, bir toz zerreciği nanoteknoloji dünyasına sığamayacak kadar dev bir yapıdır.

Nanoteknoloji, atomları tek tek kullanarak, yalnızca çalışabilen değil, iş gören, makrodünyada olmayan niteliklere sahip aygıtların üretilmesini ve kullanılmasını amaçlayan bir alandır.

Kanserli hücreleri arayıp bulan ve içlerine girip özel ilaçlardan oluşan yüklerini boşaltan, onarım yapan yarı mekanik, yarı biyolojik araçlar, yolları, evleri temizleyecek bir nanorobotlar ordusu, nanometre (milyarda bir metre) kalınlığındaki tellerden akan elektronların sağladığı, akıl almaz hızda ve genişlikte iletişim ve hesaplama gücü... Nanoteknolojide bir sınır yoktur, yapılabilecekler uzmanların hayal gücüne kalmıştır.

IBM 1993 yılında 14 nanometre uzunluğunda bir bakır temel üzerine demir atomlarını eliptik bir biçimde dizdi. Bu düzenek 1 ve 0'ları temsil eden atomlar sayesinde bilgi saklayabilme özelliğine sahipti. IBM'in 'kuantum havuz' olarak adlandırılan bu buluşu, bilinen en eski bilgi taşıyıcı nano-yapılardan biri olan nezle virüsünden, çok az daha küçük. Bu virüsün 20 kenarlı, birbirine bağlı proteinlerden oluşan kabuğu, yaklaşık 7000 nükleotid barındıran bir RNA zincirini koruyor. Kısacası virüsler içlerindeki 7000 byte'lık bilgiyi kopyalayarak çoğalan bir nano-makine olarak düşünülebilir. IBM'in buluşu ile nezle virüsü arasında bir arayüz tasarlandığında ortaya çıkacak araç bir silikon atomundan sadece 100 kez daha büyük bir bilgisayar olacak. (Bilim ve Teknik Dergisi, "Nano Dünya", Eylül 2003, s.37.)

İşte burası nanoteknoloji ile canlılığın -daha bilimsel bir deyişle- biyomoleküllerin kesiştiği noktayı oluşturuyor. Kuantum havuz bir mühendislik eseri, nezle virüsü ise biyolojik bir varlıktır. Nanodünyada her ikisi de birer makinedir. Aralarındaki fark birinin metal taban üzerine inşa edilirken diğerinin organik moleküllerden oluşan bir taban üzerine inşa edilmiş olmasıdır. Bu iki nanomakine arasında kurulacak bir köprü, atom boyutlarındaki motor ve anahtar gibi bildik cihazların kendi kendilerini kopyalayabilmelerine imkan verecektir.

Bilim adamları bu olayı 'dünyanın çehresini değiştirebilecek teknolojik bir devrim' olarak nitelendiriyorlar. Çünkü bu sayede çevremizdeki herşey bilgi saklayabilecek bir hale gelecek. Bunun için bilim adamlarının yapacağı tek şey biyodünyadaki kusursuz yaratılış örneklerini daha iyi ve daha yakından tanımak. Bu yüzden bilim çevreleri şimdiden, biyolojik moleküllerden örnek alınarak yapılacak makineler için "biyo-nanomakine" adını kullanmayı tercih ediyorlar. (Goorsell, D. S., "Biomolecules and Nanotechnology", American Scientist, Mayıs-Haziran 2000.)

Biyolojik moleküller, nanoteknoloji araştırmacılarına daha yararlı ve uygulanabilir makineler yapabilmeleri için önemli örnekler sunuyorlar. Ancak yine de onların bizim yaptığımız tasarımlardan farklı olduklarını unutmamak gerekiyor. D. S Goorsell, American Scientist dergisinde yazdığı bir makalede bu farklılığı şöyle dile getiriyor:

"Biyomoleküler yapının oluşmasında rol oynayan kuvvetler, gözümüzle gördüğümüz dış dünyadaki benzer kuvvetlerden farklıdır; bu nedenle protein otomontajını dış dünyadakine benzetmek istersek yanılgıya düşeriz. Dış dünyada mühendislik, büyük ölçüde kütle çekiminin katı cisimler üzerindeki etkisine bağlıdır. Betonun ve çeliğin kuvveti ve teflon ve lâstiğin farklı sürtünme özellikleri bununla ilgilidir. Molekül dünyasındaysa, bu gibi özellikler moleküller arası ya da molekül içi atom hareketleri üzerinde ısının etkisine bağlıdır (termal etki). Moleküllerde ortamın sıcaklığıyla orantılı bir kinetik enerji vardır; bu enerji moleküllere kayma, fır dönme ve titreşim hareketleri yaptırmak ister." (Goorsell, D. S., "Biomolecules and Nanotechnology", American Scientist, Mayıs-Haziran 2000.)

Ne var ki, biyomoleküler makineler ile bizim tasarımlarımızı farklı kılan temel neden bu değildir. Tasarladığımız cansız makinelerden biri çalışmazsa, onu bir kenara bırakıp yeni bir tasarım yapabiliriz. Canlı hücrelerde ise böyle bir şey asla söz konusu değildir. Canlı hücrelerini kusursuz örnek olabilecek hale getiren de bu özellikleridir.



Nanoteknolojiyi uygulanabilir kılan şey, atomların yapısı ve aralarındaki mükemmel organizasyon özelliğidir. Onları taklit edebilelim ya da edemeyelim hayatın kendisi hatta evrenin tamamı atomdaki üstün tasarımın bir sonucudur. Bu nedenle nanoteknoloji mühendislerinin biyomoleküllerden sonra bilmesi gereken ikinci bir husus da atomların yapısı ve davranış biçimleridir:

"Örneğin, külçe altın oda sıcaklığında tepkimeye girmezken, 3-5 nanometre boyutlarındaki altın parçacıkları, pek çok tepkimeyi tetikleyebiliyor. Nanoaltınların bu özelliğini keşfeden bir Japon firması, bunlardan tuvaletlerde kullanılmak üzere "koku yiyiciler" geliştirmiş. Malzemelerin nanoölçeklerde kazandıkları değişik özellikler, bunlara giderek artan bir endüstriyel değer kazandırıyor. Bazı şirketler, sıradan plastiğin üzerine nanoölçekli çubuklar yerleştirerek malzemenin gücünü ve darbeye direncini güçlendirmeye çalışıyorlar. Askeri laboratuvarlar, anthrax gibi biyolojik silahları belirleyen nanoölçekli sondalar geliştiriyorlar. Ve bir-iki nanometre çapında, kamış biçimli moleküller olan karbon nanotüpler, biçimlerine bağlı olarak elektriği metal ya da yarı iletken özellikte taşıyabiliyorlar ve daha şimdiden transistör ve diyot gibi elektrik malzemelerinde yaygın kullanım kazanmış bulunuyorlar." (Service, R. F., "Atom-Scale Research Gets Real", Science, 24 Kasım 2000.)

Bütün kimyasal tepkimeler ve bu tepkimelerin doğurduğu tüm sonuçlar atomdaki bu tasarımın belirlediği kriterler çerçevesinde gerçekleşir. Mesela siz bu satırları okurken beyninizde pek çok kimyasal işlem oluyor ve bu işlemlerdeki atomlar üstün bir tasarıma sahip olduğu için herşey yolunda gidiyor ve siz bu satırları görüp, okuyor ve içindekileri anlayabiliyorsunuz. İşin dikkat çekici olan yönü görmenizi sağlayan kimyasal tepkimeler olmasına rağmen sizin bu tepkimeleri asla görememeniz. Ancak elbette ki görülebilen bazı tepkimeler de vardır: Bir bardak demli çaya bir dilim limon koyduğunuzda çayın rengi açılır. Kibriti çaktığınızda bir tahta parçası alev alev yanar ve kömüre dönüşür. Bunların tümü birer kimyasal tepkimedir. Soğuk günlerde ısınmamızı sağlayan da tonlarca ağırlıktaki roketlerin uzayda ilerlemesini sağlayan da atomlardaki tasarımdır.

Acaba şimdikinden farklı yapıdaki atomlardan oluşmuş bir evren nasıl olurdu? Kitapları çevrilen Rus bilim yazarları L. Vlasov & D. Trifonov'un Türkçeye "107 Kimya Öyküsü" adıyla çevrilen kitaplarında böyle bir evreni şöyle anlatırlar:

"Oksijenle hidrojen her karıştırıldığında hemen su buharı oluşsun. Bir demir plaka havayla temas ettiğinde üzeri hemen kırmızımsı kahverengi pasla kaplansın ve birkaç dakika sonra, katı parlak metal yumuşak bir toza, demir okside dönüşsün.

Dünyadaki tüm kimyasal tepkimeler bir nefeslik sürede gerçekleşsin. Taşıdıkları enerjiden bağımsız olarak tüm moleküller birbirleriyle tepkimeye girsinler. İki molekül arasındaki her çarpışma onların kimyasal birleşmesi ile son bulsun.

Bu durumda tüm metaller yeryüzünden yok olurlardı, çünkü oksitlenirlerdi. Canlı hücreleri oluşturanlar da dahil, tüm karmaşık organik maddeler basit ama daha kararlı bileşiklere dönüşürlerdi.

Tuhaf bir dünya olurdu. Yaşamsız bir dünya, kimyasız bir dünya, kimyasal tepkimelere girmek için hiçbir eğilim duymayan çok kararlı maddelerin düşsel dünyası.

Neyse ki, böyle bir karabasan bizi korkutmuyor. Bu tür evrensel bir 'kimyasal felaketin' yolunu kesen büyülü bir engel vardır." (107 Kimya Öyküsü, L. Vlasov & D. Trifonov, Tübitak Yayınları, 16. Basım, Ankara, Haziran 2001, s.93.)





Evrenin her yerinde tek bir atomu dahi başıboş bırakmayan bir akıl ve irade sahibinin müdahalesi görülür. Bu şekilde yukarıda örneklendirdiğimiz türden bir tasarım eksikliğinin oluşmasını ve bunun felaket ile sonuçlanmasını engelleyen tek bir güç vardır, o da gücün ve kudretin tümünü Kendisi'nde barındıran Allah'tır. Allah dilediği anda dilediği yerde kudretini tecelli ettirmektedir. En küçük atomundan uçsuz bucaksız galaksilere kadar tüm evren Allah'ın dilemesi ve her an ayakta tutması ile varlığını sürdürmektedir.

"O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakim'dir." (Haşr Suresi, 24)

ABD'de dünyanın saygın üniversitelerinden MIT'de moleküler biyoloji ve Kuantum fiziği doktorası yapmış olan bilim adamı Prof. Gerald Schroeder, evrene hakim olan kusursuz düzenliliğin Bir olan Allah'ın eseri olduğunu şu cümlelerle açıklıyor:

"Ebedi ve ezeli olan Bir'dir dendiğinde bunun ardından iki, üç ve dördün geldiği "bir" sanmayın. Burada bundan çok daha derinlikli bir şeyden bahsedilmektedir. Burada bahsi geçen birlik, fiziksel olan tarafından idrak edilen sonsuz metafiziksel gerçekliktir, tamamen kapsayıcı ve evrensel olan birliktir.

Herşey, istisnasız herşey, sonsuz bir birliğin, fizik ötesi aynı anda her yerde mevcut olan birliğin tezahürüdür. Bu birliğe dokunduğunuz zaman, sizin ve tüm yaradılışın içinde yer aldığı mucizeyi idrak ve tecrübe edersiniz. Bu vecd hali tüm varlığınıza yayıldığında bilinç düzeyiniz bireysel farkındalık boyutundan uzaklaşır ve sınırlı fiziksel gerçeklikle evrensel metafiziksel gerçeklik arasındaki uçurumu yok eder." (Tanrı'nın Saklı Yüzü, Gerçekle Buluşan Bilim, Gerald L. Schroeder, Gelenek Yayıncılık, İstanbul, Nisan 2003, s. 23.)

"De ki: O Allah, Bir'dir. Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, Daim'dir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğrulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir." (İhlas Suresi, 1-4)






DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE NANOTEKNOLOJİ

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE NANOTEKNOLOJİ


Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti 2006 yılı itibariyle nanoteknoloji kullanılarak üretilen ürünlerden 200 milyar dolar tutarında gelir elde edileceğini, gelecek on yıl içerisinde ise nanoteknoloji ürün ve hizmetlerini kapsayan 1 trilyon dolar hacminde küresel pazar oluşacağını tahmin etmektedir. Gelişen Nanoteknoloji alanlarında akademik programlar oluşturulmaktadır. 40 tanesi ABD’de olmak üzere nanoteknoloji alanında yaklaşık 140 üniversite programı bulunmaktadır.


AVRUPA BİRLİĞİ

Avrupa Birliği’nin 1994 ve 1998 yılları arasında yürütmüş olduğu 4. Çerçeve programı kapsamında nanoteknoloji alanında araştırma yapan yaklaşık 80 firma desteklenmiş, 1998 ve 2002 yıllarını kapsayan 5. Çerçeve programı kapsamında ise bu alana yapılan destek miktarı yıllık 45 milyon euro civarında olmuştur. Geniş bir yelpazede yapılan destekler arasında nano-elektronik cihazlar, karbon nanotüpler, bio-sensörler, moleküler tanımlama sistemleri, nano-kompozit malzemeler ve yeni mikroskop teknolojileri öne çıkmaktadır.

Nanoteknolojinin bir çok alanda yenilikçi (inovatif) ürünler geliştirilmesi için gelecek vaadetmesi sebebiyle, 2002-2006 yıllarını kapsayacak şekilde yürütülen 6. Çerçeve Programında Nanoteknoloji öncelikli alan olarak yer almış ve bu alanda yürütülecek çalışmaları desteklemek üzere 1.3 milyar euro bütçe ayrılmıştır. 6. Çerçeve Programının tematik öncelikli bu alanı: nanoteknoloji ve nanobilim çalışmalarını, bilgi tabanlı çok işlevli malzemeler ile yeni üretim prosesleri ve araçlarının geliştirilmesini kapsar. Nanoteknoloji öncelikli alanının iki ana hedefi vardır.

Birincisi yenilikçi nanoteknoloji ürünlerinin günümüzün endüstriyel sektörlerine tanıtılması, ikincisi ise yeni malzeme, yeni araç ve yeni ürünlerin geliştirilmesi ile yeni endüstri kolları ve sektörleri yaratılmasını teşvik etmek olarak özetlenebilir. Ayrıca Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğunda nanoteknoloji alanında gerçekleştirilen araştırma ve geliştirme çalışmalarını destekleyen ulusal programlar bulunmaktadır.


AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

Amerika Birleşik Devletleri’nde 1999 yılında yayınlanan ulusal nanoteknoloji bildirgesi ile ülkenin nano teknoloji alanındaki öncelikleri belirlenmiş ve bu konuda yapılan Ar-Ge çalışmaları için bütçeler ayrılmıştır. 2000 yılında nanoteknoloji alanında yapılan Ar-Ge çalışmalarına hükümet tarafından sağlanan destek 420 milyon dolar civarında iken 2001 yılı bütçesinde bu alana ayrılan pay yaklaşık 520 milyon dolar’a ulaşmış, 2003 yılı için ise yaklaşık 700 milyon dolar olarak belirlenmiştir.

Aralık 2003 tarihinde Başkan Bush 2005 yılından başlayarak 4 yıl süreyle nanoteknoloji alanında gerçekleştirilen araştırma ve geliştirme projelerinde kullanılmak üzere 3.7 milyar dolar tutarında fon ayrılmasını onaylamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yürütülen çalışmalar, nano yapılı malzemeler, moleküler elektronik, nanoparçalar, biosensörler ve bioenformatik, quantum bilgisayarlar, ölçüm ve standart geliştirme çalışmaları, nano ölçekte teori, modelleme ve simulasyon, nano robotlar gibi alanlarda yoğunlaşmıştır. Bu çalışmalar Ticaret Departmanı (DOC), Savunma Departmanı (DOD), Enerji Departmanı (DOE), Ulaşım Departmanı (DOT), NASA, Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) ve Ulusal Bilim Kurumu (NSF) gibi kurumlar tarafından desteklenmektedir.

Asker kayıpları azalıyor

Dünya genelinde nanoteknolojinin kısa vadede en önemli askeri uygulamalarından birisi asker kayıplarının azaltılması için akıllı üniformaların tasarlanıp üretilmesi. Normal şartlarda bir asker kendisine ihtiyacı olan tüm malzemeleri yanına aldığında ekstradan 50 kiloluk bir yüke sahip oluyor. ABD’nin Boston şehrinde MIT Askeri Nanoteknoloji Enstitüsü 15 yıla kadar akıllı üniformaları üretmeyi planlıyor. Esnek ve yıkanabilen nanosensörlerin ve aygıtların kumaş içine entegre edilmesiyle üniformalar artık görüp, duyup, hissedip, komut verip, enerji üretebilecek. Üniforma aynı zamanda kalbi duran askere kalp masajı yaparak onu hayata da döndürebiliyor.

Akıllı kumaşlar devrede

Tekstilde kullanılan malzemelere nanometre boyutlarında farklı özellikler kazandırılması ürünlere gelişmiş özellikler kazandırdı. Çorap ipliğinin gümüş parçacıklarla katkılandırılması sayesinde çorap içersinde bakteri ve mikrop barınması engellenerek, ayak kokusunun önüne geçildi. Yine suyu iten kumaşlar sayesinde kirlenme engellendi. Üzerine bir bardak meyve suyu dökülen nano kumaş, suyu iterek kirlenmeyi engelliyor. Katma değeri yüksek nanoteknoloji tabanlı akıllı tekstil ürünleri, en önemli ihracat kollarımız arasında yer alan tekstil endüstrisine bambaşka bir soluk aldıracak. Laboratuardan ekonomiye nano başarı öyküsü Kalp ameliyatlarında takılan stent içerisinde zaman geçtikçe, beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak besin maddeleri stent duvarında birikiyor. Bu da belirli bir süre sonra çeşitli rahatsızlıkları beraberinde getiriyor. Amerikalı MIT Malzeme Bilimi’nden bir grup kanı ve içerisinde taşıdığı maddelerin yüzeye tutunmasını nano yapılı malzemelerle engelliyorlar. Bu aşamadan sonra hemen bir şirket kurulup stentlerin tanesi 10 bin dolara piyasada satılıyor. Şirket 2004 yılında 3 milyar dolar gelir elde ediyor. 2007 yılı itibariyle de 11 milyar dolarlık bir gelir bekleniyor.




ASYA

Asya ülkeleri içinde nanoteknolojiye yatırım yapan ülkelerin başında Japonya gelmektedir. Japonya dünyada ABD’den sonra nanoteknoloji alanında en fazla Ar-Ge harcaması yapan ikinci ülke konumundadır. Nanoteknoloji üzerine yapılmakta olan yatırımın her yıl %15 ile %20 oranında artmakta olduğu Japonya’da nanoteknoloji tanımı dünyanın geri kalan ülkelerine oranla çok daha geniş kapsamlıdır. Moleküler seviyede yapılan bir çok araştırma (örnek vermek gerekirse, DNA üzerine yapılan araştırmalar) nanoteknoloji tanımı içerisinde yer almaktadır. Ayrıca NEC ve Sumitomo gibi firmalar carbon nanotüpler alanında çalışmalar yürütmekte, araştırmalar gerçekleştirmektedir.

Asya ülkeleri arasında Japonya’yı takip eden ülkeler arasında Çin ve Kore öne çıkmaktadır. Çin ülkede yürütülen nanoteknoloji odaklı bir çok araştırma ve geliştirme çalışmasını Çin Bilimler Akademisi kanalıyla yürütmektedir. Bu ülkede yürütülen çalışmaların bir çoğu yarı iletken üretme teknikleri ve nanoteknoloji tabanlı elektronik cihazlar üzerine yoğunlaşmaktadır. Araştırma merkezlerine ek olarak nanoteknoloji kullanılarak üretilen ürünlerin ticarileşmesine imkan sağlamak amacıyla çalışan bir çok kuruluş bulunmaktadır.

Kore nanoteknolojinin mikro elektronik uygulamaları alanında yoğunlaşmıştır. Nanoteknoloji çalışmalarının sürüdürüldüğü bir çok üniversite ve araştırma merkezi olduğu gibi Kore’nin en büyük şirketlerinden biri olan Samsung mikro elektronik uygulamalar ve mikro elektromekanik sistemler (MEMS) üzerine araştırmalar yürütmektedir.

Tayvan, Singapur, Tayland Hindistan ve Vietnam nanoteknolojiyi öncelikli alan olarak belirlemiş ve uygun çerçeveyi belirlemek için adımlar atmaktadır.

TÜRKİYE’DE NANOTEKNOLOJİ

Geçen yüzyılın ortasında başlayan mikroelektronik devrimini kaçıran Türkiye, şimdi en kritik ihtiyaçlarında dahi dışa bağımlı hale geldi. Mikroelektronik devrimini tarih sayfalarına gönderecek nanoteknoloji için henüz hiçbir şey bitmiş değil. Şu anda emekleme dönemini yaşayan nanoteknolojiyi kaçırmamak için gerekli yatırımlarla bu alana yönelmesi gereken Türkiye, gerekli çalışmaları başlattığı takdirde yepyeni bir sıçrama tahtasına sahip olacak. Öyle ki doğru uygulamalarla Türkiye, bu alanda dünya liderliğine soyunabilir. Nanoteknoloji yarışına biraz geriden katılacak olan Türkiye’nin yarışa devam edip etmemesi tamamen kendi elinde. Artık teknoloji transferi veya teknoloji satın alarak dünya ticaretinde bir yere varılamayacağını gören devletler, nanoteknolojiyle kendilerine bambaşka bir pazar yaratma yarışına girdiler. Sürekli yatırım yapıyorlar Yeni yüzyılda kritik bir teknoloji devrimi olarak görülen nanoteknoloji hala kuluçka dönemini yaşıyor. Bu kritik teknolojinin 2025 yılına kadar gelişmesini tamamlaması ve hayatımızın her alanına girmesi bekleniyor.

Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Enstitüsü (UNAM) :

Bugün ABD, Japonya ve AB’nin nanoteknolojiye yıllık 1 milyar doların üzerinde kaynak ayırdığı düşünülürse, Türkiye için bu teknolojinin önemi daha iyi anlaşılacak. Almanya ile birlikte1980 yılından beri nanoteknoloji faaliyetlerini sürdüren İsrail bu alana önümüzdeki beş yıl için 240 milyon dolar kaynak ayırırken, ABD ise Enerji Bakanlığı tarafından desteklenen beş nanoteknoloji merkezinin her biri için 100 milyon dolarlık yatırım yaptı. Aynı şekilde 2006 yılında nanoteknolojiye öncelik vermek isteyen Güney Afrika önümüzdeki üç yıl için bu alana 170 milyon dolarlık bir kaynağın ayrılacağını beyan etmişti. Türkiye kısıtlı kaynaklarla hazırlanıyor. Dünya genelinde yaşanan bu gelişmelere karşın Türkiye’de nanoteknoloji son birkaç yıldır devlet tarafından desteklendi. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) 2005 yılında, Bilkent Üniversitesi’nde ulusal bir nanoteknoloji merkezinin kurulmasına karar verdi. Üç yıllık bu proje 2006 yılının başında başladı. Nanoteknolojideki yönelimler ve gelişmelere uygun olarak UNAM’ın araştırma alanlarına nanobiyoteknoloji, nanomalzeme ve kimya, enerji ve hidrojen ekonomisi, nanotriboloji, yüzey kaplama, katalizör tasarımı gibi çok güncel konular da eklendi. Ayrıca disiplinler arası çalışmayı geliştirmek amacı ile UNAM’daki araştırmalara paralel olarak yürütülen ‘Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji’ yüksek lisans ve doktora programı açılarak nanoteknolojinin en aktif araştırma konularında uzman yetiştirilmeye başlandı. Yedi katlı ve yaklaşık 9000 metrekare kapalı alanda 62 adet laboratuvarı bulunan yeni bina, bilim ve teknolojinin sınırlarında araştırmalara olanak verecek çok modern bir anlayışla tasarlanıp, inşaatı birbuçuk yılda tamamlandı. 2007 yılı sonu itibarı ile araştırma faaliyetleri yeni binada devam etmektedir.

Nanoteknoloji mucizeleri

Görme özürlülere yeniden görme, işitme engellilere yeniden duyma, felçlilere yeniden yürüme şansı verebilir.

AIDS, kanser ve diyabet gibi hastalıkları tedavi edebilir.

Ucuz, çevre dostu verimli enerji kaynakları ortaya çıkarabilir.

İş göremez hale gelmiş organların yerine yeni organlar büyütülebilir.

Çevresel kirlenmeyle yaşayan dünyayı daha temiz bir hale getirebilir.

Bakteriden daha küçük nanobilgisayarlar üretilebilir.

Binlerce kitap bir küp şekerin içine depolanabilir.

Çelikten 100 kat daha dayanıklı, esnek betonlar yapılabilir.

Biyolojik silah yoluyla gönderilen bakterileri yok edebilir.

Nanoteknoloji alanında savunma sanayinden sağlık sektörüne, tekstilden otomotiv sektörüne kadar pek çok üretim şimdiden yapılıyor. Bilkent Üniversitesi ve UNAM direktörü Prof. Dr. Salim Çıracı’nın enerji, Yrd. Doç. Dr. İhsan Gürsel’in ise sağlık alanındaki başarıları, bilim dünyasında takdirle karşılanıyor. www.nano.org.tr

Kanser aşısına yeni umut

Son yıllarda tıp biliminin karşılaştığı en önemli hastalıklar arasında gösterilen kanser ve kanserli hücrelerin yok edilmesi sorununa UNAM’dan umut veren çözümler geliyor. Tıp bilimi kanserli hücreleri yok etmek için kemoterapiye başvururken, tedavi sonrası oluşan yan etkiler hastalarda ciddi boyutlarda sağlık bozulmalarını beraberinde getiriyordu. UNAM nanobiyoteknoloji grubundan Yrd. Doç. Dr. İhsan Gürsel tarafından geliştirilen yeni bir yöntemle hem kanserli dokuların tamamen öldürülmesi hem de bağışıklık sisteminin uzunca bir süre alarmda kalması sağlandı. Nanometre boyundaki kesecikler içerisine yerleştirilen bazı nükleik asitler, bağışıklık sistemini alarma geçirerek, kanserli dokuları yüzde 91 oranında ortadan kaldırabiliyor. Şimdilik farelerde yapılan bu deneyler kanser aşısını arayan bilim dünyası için yeni bir ışık oldu.

Yenilenebilir enerjide hidrojen müjdesi

UNAM direktörü Prof. Dr. Salim Çıracı ABD’de Dr. Taner Yıldırım ile yaptıkları araştırmalarda yenilenebilir enerji kaynağı olan hidrojen gazını depolayabilecek yeni bir yöntem geliştirdi. Daha önce depolanma sorunu yaşandığı için yenilenebilir enerji olarak kullanılamayan hidrojenin, bu yöntemle yenilenebilir enerji olarak kullanılma ihtimali belirdi. Çıracı, geçiş elementleri ile işlevleştirilen nanotüpler ve moleküllerle çok yüksek kapasitede hidrojenin patlamaksızın depolanabileceğini ispatlandı. ABD yüzde 6 oranında hidrojen depolanmasını başarılı sayarken Çıracı, yüzde 14 oranında hidrojeni depolamayı başardı. Çıracı ve meslekdaşlarının hidrojen depolama konusunda yaptıkları son araştırmaları dünyaca meşhur fizik dergisine kapak olurken, araştırmanın sonuçları birçok dile çevrilerek flaş haber olarak kamuoyuna duyuruldu. (www.nano.org.tr)


Ülkemizde nanoteknoloji ile ilgili sürdürülen bazı çalışmalar:


Ulusal Nano Teknoloji Merkezi-Bilkent Universitesi/DPT Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü

http://www.nano.org.tr

Avrupa Birliği Yedinci Çerçeve Programı-Nanobilimler, Nanoteknolojiler, Malzemeler ve Yeni Üretim Teknolojileri:

http://www.fp7.org.tr/Default.aspx?tabid=86


Avrupa Birliği Altıncı Çerçeve Programı-Nanoteknoloji ve Nanobilimler, Bilgi Tabanlı Çok Fonksiyonlu Malzemeler, Yeni Üretim Süreçleri ve Araçları tematik öncelik alanı:

http://www.fp6.org.tr/_etkinlikalanlari/nmp/index.htm

Tübitak-Bilim ve Teknoloji Stratejileri-Vizyon 2023:

http://vizyon2023.tubitak.gov.tr/

Avrupa Birliği Altıncı Çerçeve Programı Nanoteknolojiler 4. Ulusal Çalıştayı Değerlendirme Raporu-21 NİSAN 2003:

http://www.mam.gov.tr/etkinlik/nano-sunuslar

Avrupa Birliği Altıncı Çerçeve Programı Nanoteknolojiler 4. Ulusal Çalıştayı Değerlendirme Raporu-21 NİSAN 2003:

http://www.mam.gov.tr/etkinlik/nano-sunuslar/rapor.html

Nanoteknolojiler, Akıllı Malzemeler ve Yeni Üretim Süreçleri haberleşme ve tartışma listesi:

http://www.yuup.metu.edu.tr/nanoteknoloji/




NANOTEKNOLOJİ HAYATI NASIL DEĞİŞTİRECEK?

NANOTEKNOLOJİ HAYATI NASIL DEĞİŞTİRECEK?


Tüm insanlık için kökten değişim ve dönüşümleri beraberinde getirecek bu gelişmelerin olası sonuçları üzerinde herkesin düşünmesi gerekmektedir. Nano gelecekte herkes kendi bilgisayarına temel tüketim maddelerini üretmesi için emir verebilecek. Evin bir köşesinde çalışan nanobot sürüleri de istediğiniz malzemeyi, etrafımızda serbestçe dolaşmakta olan atomları toplayıp işleyerek üretecekler.

Nanoteknolojinin sağlayacağı imkanları kısaca şöyle sıralayabiliriz:

- Her atomu tam istenilen yere yerleştirme imkanı.

- Fizik ve kimya kurallarının mümkün kıldığı hemen hemen herşeyi atom seviyesinde üretebilme imkanı.

- Üretim maliyetlerinin ham madde maliyetlerini geçmediği ekonomik üretim imkanı.

Diğer akla gelen soru ise nano çağda paranın değerinin ne olacağıdır. Ne de olsa atomlardan her şey sonsuz kere tekrar dönüştürülebilecek. Tuzlu deniz suyundan bile altın ve kobalt üretmenin mümkün olduğu bir çağda altının ne anlamı kalır? Paylaşımı üzerine savaşların yapıldığı kaynaklar anlamını yitirince nasıl bir uygarlıkta yaşayacağız? (http://www.gelecegindunyasi.com/)

Mesela, paranın hiç kullanılmadığı bir sistem düşünelim, bu sistemde kredi kartı yerine nanoteknoloji sayesinde geliştirilmiş ve içinde hemen her bilginin bulunduğu bir kart düşünelim. Örneğin; kişiye ait maaş, birikim, ehliyet, pasaport, kimlik gibi birçok bilginin bu kartta toplandığını varsayalım. Ayrıca bu kartta, kişinin sağlık bilgileri, doktor kontrolleri, geçirdiği cerrahi operasyonlar gibi gerekli bilgiler de olsun. Böyle bir kartın varlığı sadece cebimizde cüzdan taşımamamızı sağlamakla kalmayacak, gerek alışverişte, gerek resmi dairelerde, gerekse sağlık konularında her zaman yanımızda olacak ve hayatımızı formalite veya yapılması zorunlu şeylerden arındıracaktır. (http://techofnano.com/nano/son-haberler/savulun-nanoteknoloji-giriyor.html)

Öyle görülüyor ki insanlık olarak maddi zenginliğe ve gelişmiş fiziksel sağlığa ulaşmanın eşiğindeyiz. Bilim adamlarının nanoteknoloji gibi doğayı taklit yolu ile geliştirmeye çalıştığı birçok teknoloji, doğada zaten yaratıldığı ilk günden itibaren mevcut... Bedeninizin her hücresi ve maddeyi oluşturan her atom üstün bir yapıya sahiptir. Bilim adamlarının taklit etmeye çalıştığı atomlardaki bu muhteşem düzen, alemlerin Rabbi Allah'ın sonsuz aklının delillerinden yalnızca bir tanesidir.

"Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir." (Furkan Suresi, 2)






HAYALLERDEN GERÇEĞE

HAYALLERDEN GERÇEĞE

Nano teknoloji; sadece üç adet atomdan oluşan küçük bir su molekülünden, hemoglobin gibi oksijen taşıyan bir protein molekülüne ya da DNA zincirine kadar çok geniş bir alanı kapsayan yeni bir teknolojidir. Nano teknoloji ürünleri, beyin damarlarının içerisine, dişin içine, vb, insan vücudu içerisinde her yere yerleştirilebilir. Nano teknoloji ürünü chipler ve özel donanımlar ile canlı organizmalar uzaktan kontrol edilebilir. İnsan saçı içerisine sığabilen özel kablolarla özel bir iletişim sistemi de kurulabilir. Nano teknoloji sayesinde, çok küçük boyutlarda üretilebilen nano robotlar yapılabilecektir. Günümüzde, nano boyutta fonksiyonel olabilen bu robotları insan kanına verip insan vücudu içerisinde hasarlı organı onarabilecek nano robot teknolojileri ile ilgili proje çalışmaları yapılmaktadır. Beynin kılcal damarları tıkandığında, nano tüpler ile bu tıkanmalar giderilebilecektir. İnsan beyni, içerisinde kimyasallar ve elektronlar bulunan bir yapıda olup beyin hücreleri ararsındaki iletişim nano seviyededir. Beyin damarları içerisinde kan ile hareket eden nano tüpler vasıtasıyla hatasız teşhis ve tedavi yapılabilecektir. Bir tür sinirsel iletişim eksikliğinden kaynaklanan ve genel adı felç olan hastalığa, nano teknolojiyle üretilen yapay kılcal damarlar ile çare bulunacaktır.- http://www.nanoteknoloji.gen.tr


Nano teknoloji, ilaç sektöründe de kullanılmaktadır. Vücuda alınan ilaçlar, normalde vücudun her yerine dağılmakta ve gerçek hedefe gitme olasılığı azalmaktadır. Halbuki nano partiküller ile ilacı doğrudan doğruya gitmesini istediğimiz gerçek hedefe gönderebiliriz. Bunu, hedefi vuran nano kurşuna benzetebiliriz. Böylece ilaç doğrudan doğruya hasta bölgeye veya hasta dokuya gönderilebilecektir. Nano tabancalar ile doğrudan hücreye müdahale edilebilecektir. Mevcut yöntemlerle ilaç alımında, vücudun küçük bir bölgesini tedavi etmek için vücudun başka bir yerini zehirlemek gibi bir risk bulunmaktadır ve bu verimsiz bir yöntemdir. Klasik yöntemle ilaç kullanımında, vücudun kritik iç organları, beyin, karaciğer, böbrek vb. zarar görebilmektedir. Halbuki nano teknoloji ile yapılan tedavide, ilaç nano kapsüllere yükleniyor ve bu nano kapsüller şırınga ile sadece hasta bölgeye veriliyor. Sonra da nano kapsüller patlatılıyor ve sadece gerekli yerlere ilaç zerkedildikten sonra da bu zararsız nano kapsüller vücuttan dışarı atılıyor. Gelecekte nano biyolojik ürünler gündeme gelecek, suni organ yapımında nano parçalar kullanılacak, anında teşhis koyabilen sağlık tarama araçları yapılabilecektir.- http://www.nanoteknoloji.gen.tr
1974 yılında Tokyo Üniversitesinde Norio Taniguchi tarafından ortaya atılan nanoteknoloji mevcut teknolojilerin daha ileri düzeyde duyarlılık ve küçültülmesine dayalı olarak hızla ortaya çıkan teknolojilerdir. Gelecekte bu teknoloji muhtemelen Moleküler Nanoteknolojisi (MNT) adıyla nano büyüklüğündeki boyutlarıyla yapı makineleri ve mekanizmalarını da içerecektir.
Nanoteknoloji ölçü olarak “nanometre” adı verilen (kısa şekli nm) bir ölçme birimini kullanılır. Her bir ölçüde 1 milyar nm vardır. Her bir nm sadece üç ile 5 atom genişliğindedir. Bunlar küçüktür. Ortalama insan saç kalınlığının ~40,000 kez daha küçüktür.


Natoteknolojinin bir yönü de süper küçük bilgisayarlar (bakteri büyüklüğünde) ya da milyarlarca dizüstü bilgisayar gücünde küp şeker büyüklügünde süper bilgisayarlar ya da günümüzün bilgisayarlarindan trilyonlarca daha güçlü belirli bir büyüklükte masaüstü modelleri gibi nano boyutunda yapılabilmesidir.

Nanoteknolojinin yüksek potansiyeli Kuantum fiziğinin kanunları sayesinde açığa çıkmaktadır. Bu aşamada ve nano ölçülerde kuantum fizik yasaları devreye girer ve optik, elektronik, manyetik depolama, hesaplama, katalist ve diğer alanlarda yeni uygulamalara olanak sağlar.

Nanoteknolojisi genellikle genel-amaçlı teknoloji olarak adlandırılır. Çünkü gerçeklestirildiği zaman, nanoteknolojinin neredeyse bütün sektörlerde ve toplumun her alanında önemli bir yeri olacaktır. Daha iyi yapılmış, daha uzun süre dayanan, daha temiz, güvenli ve akıllı ürünleri evde, iletişimde, tıpta, ulaşımda, tarım ve endüstrinin her alanında kullanabileceğiz.
İnsan vücudunda dolaşarak kanser hücrelerini yayılmadan bulup yok eden tibbi bir araç düşünün. Ya da çelikten çok daha hafif ama ondan on kat daha güçlü materyalleri…

Nanoteknoloji birçok bilim dalını kapsamasına karşın tıp alanında oldukça çarpıcı gelişmelere imkan tanıyacaktır. Uzmanların görüşüne göre; gelecekte mikroskobik robotlar vücudun dolaşım sistemine girerek hücre seviyesinde onarım yapıp hastalıkları iyileştirebilecek. Nano algılayıcılar insan vücudundaki hastalıkları çok önceden saptayarak erken tedavi olanağı tanıyacaktır. Dahası ameliyat esnasında vücudun sadece hastalıklı bölgesine inen mikroskobik cihazlar; yiyecekleri saran ve bakteriyel bozulma olduğunda rengi değişen alüminyum folyo gibi ürünler elde edilebilecektir. Bu teknolojiyle üretilen minik aygıtlar adeta minik birer denizaltı gibi damarlarımızda dolaşabilecek, yönlendirdiğimiz hücreye alıcıları vasıtasıyla yapışabilecek ve mikro makaslarıyla adeta bir cerrah gibi hücredeki aksaklıkları giderebilecek, hatta DNA üzerinde değişiklikler yapabilecekler.

Bu konuda en çok gelecek vaat eden ise nano materyallerdir. Çok hafif ve dayanıklı olacak olan bu materyallerden yapılacak araba, uçak ve uzay araçları ile çok az enerji tüketimiyle daha uzun ve güvenli yolculuklar yapılabilecektir. Ayrıca doğada mevcut olan birçok teknoloji hayata geçirilebilecek örneğin; lotus çiçeği yaprağının hiç ıslanmaması ve kirlenmemesi özelliğinden yararlanılarak kirlenmeyen, ıslanmayan kaşıklar, çatallar, tabaklar, elbiseler üretilebilecektir.

Bu teknolojinin uzun vadede kullanılacağı alanlar şunlardır:

-Mikroskobik moleküler bilgisayarlar, enformasyon teknolojisi dünyasında bir devrim yaratacaklardır. Moleküler bilgisayarlar sadece hesap ve işlem yapmayacaklar, aynı zamanda kendilerini de çoğaltabilecekler.

- Bütün eşyalar atomlarına kadar ayrılıp tekrar daha yararlı malzemelerin üretilmesinde kullanılabileceğinden, mükemmel bir geri dönüşüm sağlanmış olacak.

- Dünyadaki çevre kirlenmesinin önünün alınması ve mevcut kirlenmiş kaynakların otomatik olarak temizlenmesi mümkün olabilecektir.

- Medikal Nanoteknoloji alanında sanal olarak hastalıkların önüne geçilmesi ve yaşlanmanın yavaşlatılması mümkün olabilir. Bir süper bilgisayar tarafından kontrol edilen ve vücudumuzun yapay bağışıklık sistemini oluşturacak nanobot ordularının üretilmesi; moleküler seviyede hücrelerin tamir edilmesi, DNA'yı işleyebilecek hatta yaşlanmayı durdurabilecek robotların üretilmesi teorik olarak mümkündür.

- Vücuda gönderilecek programlanabilir makinelerin kullanımları çok geniş olabilir. Hatta vücuda ek bir bağışıklık sistemi de kazandırabilirler. Hedef hücrelerin özellikleri programlandığında, mesela grip virüslerine saldırabilir ve bünye hastalanmadan virüs istilasını durdurabilirler. Aynı zamanda vücuttaki her bulguyu rapor edip doktorluk da yapabilirler.

- Asfalt yerine yüksek etkinlikli ve kendini türetebilecek solar hücrelerden oluşan yollar, dünyadaki enerji üretimini dörde katlayabilir.

- Moleküler gıda sentezi ile kıtlık ve açlığın önlenmesi mümkün olabilir.

- Nanoteknoloji çevre konusunda da kullanılabilir. Temiz su kaynaklarını kirleten maddeler ayrıştırılabilir, denize dökülen petrol çözülerek temizlenebilir.

- Atom seviyesinde üretim yapılacağından çevreye verilecek zarar minimuma indirilebilir. Bu konu aşağıda daha detaylı açıklanmaktadır :

Gelecekteki Uygulama Alanları

Malzeme ve İmalat Sektörü:

Malzemelerin atomik ve moleküler boyutlardan başlayarak inşa edilmesi, konvansiyonel metodlar ile elde edilen malzemelere oranla daha sağlam ve hafif maddelerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bu malzemeler, daha düşük hata seviyeleri ve eşsiz dayanıklılık güçleri ile hali hazırdaki birçok endüstriyel süreç için devrimsel yenilikler getirecektir. Benzersiz ve alışılmamış özellikleri ile nano tüpler, elyaflar, lifler ve kaplama malzemeleri imalat yöntem ve tekniklerinin gelişmesine imkan sağlayacaktır.





Nano Elektronik ve Bilgisayar Teknolojileri:

Elektronik araçların nanometre ölçeklerinde elde edilmesi ile halen kullanılan sistemlerinin işlem güçleri ve kapasiteleri bir kaç kat artacaktır. Nano teknolojilerin kullanım alanlarından biri olarak önerilen quantum bilgisayarların geliştirilmesi ile günümüzün en modern bilgisayarları olan Pentium bilgisayarlar ile kıyaslanamayacak seviyelerde işlem gücü elde etmek mümkün olacaktır. Bunlara ek olarak elektronik araçlar için geliştirilen sensör, gösterge sistemleri ve sinyal iletimi alanlarında ciddi ilerlemeler kaydedilecektir.


Tıp ve Sağlık Sektörü:

Nanoteknoloji, yaşayan sistemlere moleküler seviyelerde müdahele etme imkanı yaratabilir. Yaşayan organizmalar ile etkileşime geçebilecek boyutlarda araçlar üretilmesi ile birçok yeni teşhis ve tedavi yöntemlerinin gelişmesi olasıdır. Sadece hastalığın bulunduğu ve veya yayıldığı bölgelere saldırarak ilaç veren makineler, insan vücudu içinde hareket edilmesine imkan sağlayan teşhis araçları, nano-teknolojinin tıp ve sağlık sektörü üzerindeki potansiyel uygulamaları olarak gösterilebilir.



Havacılık ve Uzay Araştırmaları:

Havacılık ve uzay araçları çok maliyetli teknolojilerdir. Bu araçların imalatı sırasında kullanılan malzemelerin ağırlığı maliyetlerin yüksekliğinde çok önemli bir yer tutar. Nanoteknoloji bu malzemelerin ağırlığının önemli ölçüde azaltılması ile maliyetlerin düşürülmesini sağlayabilir. Ayrıca çekme direnci çelikten kat kat yüksek nano tüpler sayesinde dünya yüzeyinden atmosfere kadar yükselebilecek yapılar inşa edilmesi potansiyel uygulama alanları içinde yer alabilir. Böylece uzay araştırma maliyetlerinin büyük bir kısmını meydana getiren fırlatma maliyetleri düşürülebilir.


Çevre ve Enerji:

Nano malzemelerin ve nano kompozitlerin fosil yakıt endüstrilerinin verimliliğini geliştirme potansiyeli bulunmaktadır. Nano kompozitlerin yaygın olarak kullanılması ile daha yüksek verimliliğe sahip motorların ve dolayısı ile daha temiz, çevre dostu ulaşım sistemlerinin kurulması mümkün olacaktır.


Bioteknoloji ve Tarım:


Tıp ve sağlık sektörlerinde uygulanabilecek teknolojilerin genişletilmesi ile bioteknoloji, ilaç ve tarım sektörleri de ürünlerinde bu teknolojileri uygulayacaktır. Yeni ilaçlar, gübreler, daha besleyici ve hastalık direnci yüksek bitkiler veya hayvanlar birçok üniversite ve özel sektör kuruluşun araştırma alanları içerisinde yer almaktadır. Bu gün bile bitki ve hayvan genlerinin düzenlenmesi ile ortaya çıkartılmış olan bazı ticari ürünlere rastlamak mümkündür.


Savunma Sektörü:

Nano teknoloji askeri uygulamalar konusunda birçok alanda potansiyel vaadetmektedir. Geliştirilmiş elektronik savaş kapasitesi, daha iyi silah sistemleri, geliştirilmiş kamuflaj ve akıllı sistemler bir çok Ar-Ge çalışmasının gerçekleştirildiği alanlardır.

Neden nanoteknolojisi duyarlı kullanılmalı?

Elektrik veya bilgisayarlar gibi nanoteknoloji de hayatımızın her aşamasında daha iyi olanaklar sunacak. Fakat her yeni teknolojinin olduğu gibi nanoteknolojinin de iki yönlü kullanımı var, yani ticari kullanımı ve askeri kullanımı — askeri alanda nanoteknoloji sayesinde çok daha güçlü silahlar ve gözetleme araçları yapılabilecek. Bu yüzden nanoteknoloji insanlar için yararları ile birlikte aynı zamanda bazı riskleride getirmektedir.


Nanoteknolojinin önemli yanlarından biri de sadece daha iyi ürünler değil, aynı zamanda daha gelismiş üretim araçları sunmasıdır. Bir bilgisayar veri dosyalarını kopyalayabilir — özellikle de çok düşük bir maliyette ya da ücretsiz olarak istediğiniz kadar kopya yapabilirsiniz. İşte nanoteknoloji de aynı bilgisayar örneğinde olduğu gibi herhangi bir şeyi üretmeyi aynı dosyaların kopyalanması kadar kolay ve ucuz hale getirebiliyor. Bu yüzden nanoteknoloji bir çoğuna göre “sonraki sanayi devrimi” olarak adlandırılmaktadır.

Nanoteknoloji sadece çok düşük maliyetle birçok yüksek kalitede ürünün yapılmasına olanak sağlamayacak, aynı zamanda düşük maliyette ve aynı yüksek hızda yeni nano fabrikalarının da yapılmasını sağlayacaktır. Nano teknolojisisin hızla artan bir teknoloji olarak adlandırılmasının nedeni kendi üretim araçlarını yeniden üretebilme yeteneğidir.

Nanoteknoloji; daha hızlı, düşük maliyetli ve temiz üretim sistemi getirmektedir. Üretim araçları katlanarak yeniden üretilebilecektir, böylece birkaç hafta içersinde birkaç nano fabrikası milyarlarca fabrikayı üretecektir. Bu bir devrimsel, yenilikçi, güçlü ve potansiyel olarak da çok tehlikeli- ya da faydalı bir teknolojidir.
Tüm bu gelişmeler ne kadar zamanda gerçekleşebilir?

Genel tahminler bunun 20 ila 30 yıl arasında, hatta daha da geç olabileceği yönündedir. Fakat optik, nano litografi, mekanik kimya ve 3 D prototip teknolojileri konusundaki kaydedilen hızlı ilerlemeler bu süreyi kısaltabilir. Burada önemli olan sadece böyle bir gelişmenin ne kadar kısa bir zamanda yapılabileceği değil aynı zamanda bizim bu yeni teknojiye ne kadar hazır olabileceğimizdir.


Belki kendimize aşağıdaki sorulardan bazılarını sorduğumuzda bu konuyu daha iyi algılayabiliriz.

Bu teknolojiye kim sahip olacak?

Bu çok sınırlı mı olacak yoksa herkes erişebilecek mi?

Fakir ve zengin arasındaki farkı kapatmak için ne yapacak?

Tehlikeli silahlar nasıl kontrol altina alinacak ve tehlikeli kişilerin eline geçmesi engellenecek?

Bu soruların çoğu 10-15 yıl önce ortaya atılmasına rağmen hala pek bir cevap bulmuş gibi görünmüyor.
Bu teknolojinin ne zaman hayata geçirileceğini tam olarak söylemek zor, bunun bir nedeni de gizli askeri veya endüstriyel geliştirme programlarının normal bir vatandaşın bilgisi dışında ve büyük bir gizlilikle yürütülüyor olmasıdır.
Tam ölçekli olarak nanoteknolojinin önümüzdeki beş veya on yıl içersinde geliştirilip geliştirilmeyeceğini kesin olarak söyleyemeyiz. Fakat şimdiden ihtiyatı elden bırakmayıp bütün senaryolara karşı hazırlıklı olup nanoteknoloji ve gelişimini yakından takip etmeliyiz.- http://www.soylenasil.com/bilim/nanoteknoloji/nanoteknoloji2.htm

Öncü Ticari Ürünler

Nanoteknoloji sayesinde üretilen öncü ürünlerden bazı örnekler:


  • Nanotüplerin kullanıldığı Babolat tenis raketleri
  • Inmat tarafından geliştirilen nanomalzemeleri kullanan Wilson Double Core tenis topları
  • Olimpik kayak takımlarının kullandıkları ve Nanogate tarafından geliştirilen Nanowax Cerax kayak cilası
  • Nanogate tarafından geliştirilen nanokaplamaların kullanıldığı Duravit lavabo ve tuvaletler
  • Evident Technologies tarafından geliştirilen ve tıbbi görüntüleme alanında kullanılan Evidots
  • Donanma gemilerinin omurgalarında kullanılan Inframat tarafından geliştirilen Nanox seramik nano kaplamalar
  • Southern Clay tarafından geliştirilen GMC Nanocomposite araç basamağı
  • Kozmetikte kullanılan L’Oreal nano kapsüller
  • Nanophase tarafından geliştirilen ve Titanium Dioxide nanoparçacıklar kullanan Nucelle güneş koruma kremi
  • Nanofilm tarafından geliştirilen nanokaplamaları kullanan Maui Jim güneş gözlükleri
  • Nano-Tex tarafından geliştirilen moleküler tekstil kaplamalarını kullanan Eddie Bauer pantolonlar
  • Nano-Tex tarafından geliştirilen GAP, Old Navy ve Clairborne gömlekler.





NASIL BİR ÜRETİM ?

NASIL BİR ÜRETİM ?

Günümüzde kullanılan üretim teknikleri, moleküler anlamda çok kaba tekniklerdir. Döküm, taşlama, tornalama vs. atomların büyük kitleler halindeki hareketlerine dayanır. Yapı taşları olan atomlar tek tek alınıp istenildiği gibi, üstelik de ucuza mal olacak şekilde birleştirilebilir. Bu gelişme özellikle bilgisayar sektöründe önümüzdeki yıllarda kullanıldığında tümüyle daha temiz, daha dayanıklı, daha hafif ve daha hassas ürünlerin üretilmesi mümkün olacaktır. Nanoteknolojiyle ilgili iki kavram daha vardır; mikro montaj ve kendi kendine çoğalma. Mikro montaja olan ihtiyaç moleküler robot sanayiine olan ilgiyi artırıyor. Bu şekilde moleküler boyutlarda ve hassasiyette robotlar üretilmesi söz konusu olabilecek. Bu nano makineler aslında günlük hayatta kullanılan aletlerin ve sistemlerin çok küçük birer kopyaları olacaktır. Nano makinelere en iyi örnek tüm canlıların hücrelerinde bulunan ve hemen hemen her çeşit proteini üretebilen ribozomlardır.

Ribozomlar oldukça küçük organellerdir (sadece birkaç mikro metre küp boyutunda) ve amino asitleri hassas çizgisel bir sırayla arka arkaya dizer ve proteinleri oluştururlar. Bu işlem için ribozomun belirli bir amino asidi seçebilme tekniği vardır. Bunu özel bir tür transfer RNA molekülünün yardımıyla yapar. Ribozomun bu işlemde izleyeceği sıra ona haberci RNA (mRNA) tarafından bildirilir. İşte ribozomların bu işleyiş prensibi, mühendislik alanında uygulanabildiğinde nanoteknoloji hayatımızın her yönüne hitap edecektir.


Nanoteknoloji, benzeri görülmemiş özelliklerdeki yeni aygıtları üretmek için atomların ve moleküllerin bilinen özelliklerini kullanacaktır. Eğer bilim adamları bağımsız atomları ve molekülleri bir yapılanmada belli ölçülerde ve sürede bir araya getirebilirlerse, bu buluş "programlanabilir kendinden inşâ ve türeyen makineler çağı"nın başlangıcı olacaktır. Nanoteknoloji ile üretim yapabilmek için bilim adamlarının üzerinde çalıştığı üç temel adım vardır:

1. Bilim adamlarının bağımsız atomları tek tek kontrol edebilmeleri için tek bir atomu tutup istenen noktaya getirebilmeyi sağlayacak bir tekniğin geliştirilmesi.

2. İkinci adım nano ölçekli gözlem yapabilen, atomları ve molekülleri isteğe göre kontrol etmeye programlanabilen iş makineleri, yani "derleyici"ler üretmektir. Uygun bir zaman çerçevesinde eşya üretebilmek için trilyonlarca derleyicinin kullanılması.

3. Üçüncü adım olarak ise, yeterli sayıda derleyiciyi elde etmek için varolanı sayısız kez "çoğaltmaya", "kopyalamaya" programlanabilecek "çoğaltıcı"ları geliştirmesi. Otomatik bir şekilde belirli bir ürünü üretmek için bu nanomakinelerin trilyonlarcası bir arada çalışarak alışılmış üretim kalıplarını değiştirecek, üretim maliyetini neredeyse sıfıra indirgeyebilecek, bol üretim yapılabilecek ve ürünler hiç olmadıkları kadar ucuz ve sağlam olabilecektir.

Atomları ve molekülleri taşıyacak, yerleştirecek küçüklükteki ilk robot kolun yapılmasıyla nanoteknolojinin ilk aşaması gerçekleşmiş olacaktır. Böyle bir minyatür robot kolun ürettiği robot kollar da kendi benzerlerini ve diğer nano ölçekli aygıtları yapacaklardır. Sayıları trilyonlara ulaştığında da süper nano bilgisayarlar tarafından kontrol edilen bu sürü ile nesneler üretilebilecektir.


Nanoteknolojiyi yakından incelersek çok enerji tasarruflu ve çevre dostu. Günümüzün teknolojileri isehammaddenin üretimiyle başlıyor ve istenen maddenin saflaştırılması için birçok işlemden geçiyor; artık maddesi çok, çevre düşmanı ve gereksiz enerji tüketiyor. Atmosferde gittikçe artan karbon dioksit gazında ve dünyamızdaki ısı artmasında günümüzün enerjiye aç teknolojilerinin etkisinin büyük olduğunu herkes kabul ediyor. Nanoteknolojide imalat için gereken her şey portatif olabilecek büyüklükte. Ayrıca hammaddeleri çok uzak yerlerden alıp taşımaya gerek kalmıyor, çünkü hammadde olan atomlar her yerde var. Bunların doğal neticesi, ekonomide merkeziyetçilik ortadan kalkacak. Günümüzde küçük bir azınlığın elinde olan ileri teknoloji ve sermaye, coğrafi olarak daha homojen dağılacak, demokratik düzenler daha bir anlam kazanacak. Tabii insanlık böyle bir teknolojiyi kötü yolda da kullanabilir. Moleküler makinaların, mini robotların biyolojik veya konvansiyonel silah yapımında kullanılma olasılığı da var.